Ve işte karşınızda Pınar Yılmazerler... İnanılmaz heyecanlıyım. Çok istedim bu mini röportajı, O'na soru sormayı çok istedim. Pınar Abla'mda kırmadı, kabul etti.
Trendy Dergisi'nden tanıyoruz O'nu. Ama en çok minik dostlara olan sevgisiyle biliyoruz..Tabii bir de güzel gülüşüyle... Çok uzatmayayım... Biriciğimiz, Pınar Abla'mız bu satırlarda. O'nu özlemle öpüyorum ve beni kırmadığı içinde teşekkürlerimi iletiyorum.
Buğçe Çalışkan:Pınar Yılmazerler'in gözünden anlatır mısınız bize Pınar'ı?
Pınar Yılmazerler: Bir gün Pınar’a iltimas geçiyorum. Lüzumsuz yere sinirlendiğinde; “Sen zaten haklısın” diyorum. Onu gaza getiriyorum. Bazense yerden yere vuruyorum, başarılı olduğu işleri bile küçümseyebiliyorum. Ama kendimi tarafsızlık konusunda eğitmeye çalıştığım dönemlerim oluyor zaman zaman. Pınar nasıl biri? En tarafsız şekilde söyleyebileceğim şey küçük mutluluklara yürekten inanan biri olması. Onu mutlu edebilmek çok kolay. J
Pınar Yılmazerler: Balerin olmak istiyordum. Boyum 1.80 cm. Bu boyda bir balerin yok sanırım. Yani bu boyda birini, baletin hoplatıp, zıplatabileceğini düşünebiliyor musun? Atsa, bir daha tutamaz ki! Ama yazı yeteneğim hep vardı. Konuşmaktan ziyade, kendimi yazarak daha iyi ifade edebilirim. Yazarak savaşabilirim, yazarak sevişebilirim. Parmaklarımın ucunda da birer küçük beyin var sanki.
Buğçe Çalışkan:Kaç yıl oldu Trendy Dergisi'nde? İlk günden bu yana neler değişti?
Pınar Yılmazerler: 10 yıl oldu Trendy’de ama benim öncem de var. 1995 yılında Fanatik Gazetesi’nde başladım ben. O yıllarda benimle birlikte yaklaşık 5 arkadaşımla kadın spor muhabirleri diye röportaj yapıldı. O kadar azdık spor basınında. Sonra Hürriyet Kelebek girdi hayatıma. Çok severim insanlarla sohbet etmeyi. Röportaj demek çoğu zaman hoşuma gitmiyor, sohbet daha sıcak bir şey.
Buğçe Çalışkan:Okuyucularınızla aranızda büyük bir aşk var.Bunu neye borçlusunuz?
Pınar Yılmazerler: Kalpten çıkan şey, kalbe ulaşıyor. Buna çok inanıyorum. Okurlarımla da bunu yaşıyorum yıllardır. Anlatıyorum dinliyorlar, anlatıyorlar dinliyorum. İşe yarıyor gibi.
Buğçe Çalışkan:Minik dostlara karşı hiç boş değilsiniz? Onlara olan sevginiz nasıl başladı? Şimdilerde nelerle destek oluyorsunuz?
Pınar Yılmazerler: Hayvanlar bir yana, dünya bir yana benim için. Onların derdini anlatamaması, acısını dinleyen olmaması içimi parçalıyor. O yüzden onlar hep önceliğim. Bir röportajı iptal edebilirim, cebimdeki son parayı o hayvan için harcayabilirim. Ki bu saydıklarımı da yapmış biriyim. Onların birer melek olduğuna inanıyorum. Bu kadar saf bir sevginin başka bir açıklaması olamaz sanki.
Buğçe Çalışkan:Evliliğiniz nasıl gidiyor? Yoğun iş temposunda birbirinize zaman ayırabiliyor musunuz?
Pınar Yılmazerler: Aynı iş yerinde çalışmanın avantajları! ;) Birlikte işe gelip, birlikte gidiyoruz. Sandalyelerimiz yan yana. Yemeğe birlikte iniyoruz. Dinlemeyi çok seven, mantıklı ve çok esprili biri. Sanırım o da bende bir şeyler buluyor.
Buğçe Çalışkan:Trendy Dergisi'nin yanı sıra başka işlerde de takip ediyorum sizi. Ve çok beğeniyorum. Orası nasıl gidiyor?Hepsi bir arada zor olmuyor mu?
Pınar Yılmazerler: Genelde yaptığım işler hep röportaj. Yayın mecraları farklı olabilir ama sonuçta sohbet. O yüzden zorlanmıyorum.
Buğçe Çalışkan:Geleceğe dair planlarınız neler?
Pınar Yılmazerler: Net bir şey söyleyemem. Ama bir ömürlük bir hayat yaşamak istemiyorum. Tek bir kişinin hayatını yaşamak pek bana göre değil. İçimde bir sürü kadın var ve istekleri farklı. Deneyebildiğim kadar hepsinin isteğini yerine getirmek niyetindeyim. Bakalım kısmet.
Buğçe Çalışkan: Kuzularınıza ne söylemek istersiniz?
Pınar Yılmazerler: İçlerini hep temiz tutsunlar. Öfkelensinler, kızsınlar, ağlasınlar ama sonrasında özür dilemeyi de bilsinler, adım atmayı da. Hayat çok güzel. Bazen bunun farkına varamıyoruz. Ama gerçekten çok güzel. Onları seviyorum, bunu da hep bilsinler. :)
)